Türkiye'de her geçen gün kamu kaynaklarının ne kadar hoyratça ve denetimsizce harcandığına dair yeni bir örnekle karşı karşıyayız. Çankırı'da Rektör Harun Çiftçi'nin döner sermayeden kendine 1.2 milyon TL maaş bağlatması tartışılmaya devam ederken, şimdi de Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık’ın benzer şekilde uçuk rakamlarla kamu kaynaklarını kişisel gelire dönüştürdüğü iddiaları gündemde. Oysa üniversiteler, bilimin, etiğin ve liyakatin kurumsallaştığı yerler olmalıydı. Bugün bu kurumlar, etik dışı gelirlerin arka kapısı haline gelmiş durumda.

MİLYONLUK MAAŞ SIFIR UTANÇ!

Habere göre Prof. Kırışık’ın resmi maaşı 150 bin TL. Ancak ek gelir kalemleriyle birlikte toplam aylık geliri 1.2 milyon TL'ye ulaşıyor. Bu rakam, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının maaşının beş katından fazla. Mevcut sistemin sürdürülebilirliğini ve adaletini sorgulamadan edemiyoruz.

Üniversiteye bağlı her birimden birer dilim koparmış, afiyetle mideye indiriyor:

  • Eğitim ve Araştırma Hastanesi döner sermayesi: 200.000 TL
  • Teknokent Yönetimi: 200.000 TL
  • Yabancı öğrenci gelirleri ve üniversite döner sermayesi: 200.000 TL
  • Demir Çelik Enstitüsü: 150.000 TL
  • ÖSYM ve AÖF gibi ek kurumlardan: 50.000 TL
  • Resmi maaş: 150.000 TL

Bu kalemler yalnızca maddi getirinin boyutunu değil, aynı zamanda bir rektörün tarafsızlık ve akademik öncelik ilkesinden nasıl uzaklaşabileceğini de gösteriyor. Üniversite bünyesindeki hemen her gelir kaynağının tek bir kişiye yönlendirilmesi açıkça çıkar çatışmasıdır.

KİRALIK VİLLA, LÜKS ARAÇLAR, SIK SEYAHATLER...

Bu etik dışı gelirlerin sadece banka hesabına yansımasıyla sınırlı kalmadığı da görülüyor. Haberde, rektörün Karabük Safranbolu’daki 60 bin TL’lik villada oturduğu ve bu kiranın üniversite bütçesinden karşılandığı belirtiliyor. Bu durum yalnızca etik dışı değil, aynı zamanda kamu malının kötüye kullanımıdır.

Dahası, görev süresi içinde iki adet sıfır kilometre Toyota araç alması ve Ankara'dan mülk edinmesi, kamu görevlilerinin mal varlıklarının daha sıkı denetlenmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

AKADEMİK DEĞERLER VE KAMU VİCDANI AYAKLAR ALTINDA...

Üniversiteler; öğrencilere, akademisyenlere ve topluma hizmet etmek üzere kamu kaynaklarıyla fonlanır. Bu kaynakların bir kişinin zenginleşme aracı haline gelmesi, sadece hukuk değil, ahlak dışı bir durumdur.

Bir akademisyen, rektörlük makamını bilim üretmek, adil yönetim sergilemek, akademik özerkliği korumak için kullanmalı. Oysa bugün gelinen noktada bu makamlar rant, ayrıcalık ve kişisel servet edinme aracı olarak görülüyor.

SİSTEMATİK SORGULAMA ŞART!

Bu tür skandallar münferit olaylar değil; sistemin denetimsizliğinin ve yozlaşmasının bir sonucudur. Sadece kişiler değil, bu imkânları yaratan yönetmelikler, atama usulleri ve denetim mekanizmaları da sorgulanmalıdır.

  • Neden bir rektör birden fazla gelir kaleminden aynı anda pay alabiliyor?
  • Üniversitelerin döner sermayeleri neden bu kadar denetimsiz?
  • Bu gelir dağılımları hangi kurul tarafından onaylanıyor?
  • Üniversite yönetim kurulları bu harcamaları nasıl meşrulaştırıyor?

SESSİZLİK ONAYDIR

Bu olaylar karşısında YÖK’ün, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve Sayıştay’ın sessizliği, kamuoyunun vicdanında derin yaralar açıyor. Sadece görevden alma değil, yargı süreci, mal varlığı denetimi ve sistemsel reform gereklidir. Aksi halde, üniversiteler bilim üretmek yerine, çıkar üretmeye devam edecektir.