Son yıllarda kamu okullarında tuhaf bir yarış başladı.
Okul müdürleri, ilçe milli eğitim müdürleri, öğretmenler… hepsi sanki bir anda “tur rehberi” kesildi.
Adı “kültürel gezi”, “bilimsel ziyaret”, “Avrupa deneyimi” olsa ’da, gerçekte devlet okullarının üzerine çöken turizm furyasından başka bir şey değil bu.
Bir zamanlar okul yöneticileri çocukların sınav başarısını, proje üretimini, bilim olimpiyatlarındaki derecelerini konuşurdu.
Şimdi pasaport yetiştirmeyi, vize işlemlerini, otel rezervasyonlarını konuşuyorlar.
Okul tabelasında hala “Milli Eğitim” yazıyor ama içeride dönen işlere bakınca “Milli Turizm Müdürlüğü” desek yeridir.
PASAPORT YETİŞTİRME YARIŞI!
Eğitim sistemimiz, son yıllarda “pasaport yetiştiren” bir yapıya dönüştü.
Velilerden binlerce euro toplanıyor; kimi okul İtalya’ya, kimi Almanya’ya, kimi İspanya’ya gitmenin hazırlığında.
Kimi öğretmen “çocuklarımıza dünya görüşü kazandırıyoruz” diyor ama aynı çocuk Çanakkale Şehitliği’ni, Afyon Kocatepe’yi, Dumlupınar’ı, Anıtkabir’i görmemiş!
Bu nasıl bir eğitim anlayışıdır?
Kendi tarihini, kendi topraklarını, kendi mücadelesini görmemiş bir öğrenciye başka ülkenin meydanını, katedralini, müzesini gezdirmek kültür değil, özenti kazandırır.
OKUL MÜDÜRLERİNE SORUYORUZ...
Sizin asli göreviniz tur planlamak mı, eğitim planlamak mı?
Milli Eğitim Temel Kanunu’nda “öğrenciden döviz toplayıp yurt dışı organizasyonu yapmak” diye bir görev mi var? Okul Aile Birlikleri artık gezi acentesi mi oldu?
Kime danışarak, hangi etik ilkeyle bu çocukları ticari bir organizasyonun parçası haline getiriyorsunuz?
Bu soruların cevabı sessizlikle geçiştiriliyor.
Ama unutmamak gerekir ki sessizlik, sorumluluktan kurtulma değil, suça ortak olma halidir.
BÜTÇE VARSA, EĞİTİMDE KALMALI
Bir okulun velisinden binlerce euro toplayacak imkanı varsa, demek ki o okulda bir kaynak var.
Peki neden o kaynakla ihtiyaç sahibi öğrencilere burs sağlanmıyor?
Neden sınıflara laboratuvar, bilgisayar, kütüphane yapılmıyor?
Neden aynı para, milli bayramlara gidecek otobüs yakıtına bulunamıyor?
Bu ülkede hala tablet alamadığı için derse giremeyen çocuklar var.
Ama birileri aynı okulda “Paris turu”, “Roma gezisi”, “Barcelona deneyimi” planlıyor.
Bu tablo kamu vicdanını yaralıyor.
EĞİTİMİN RUHU, ADALET VE EŞİTLİK
Eğitimde fırsat eşitliği kavramı yıllardır kitaplarda güzel cümlelerle anlatılır.
Ama bugün geldiğimiz noktada bu kavram, döviz kuru kadar değersizleşti.
Bir okul geziye gider, diğeri kapıdan bakar.
Bir veli 1500 euro bulur, çocuğunu uçağa bindirip yurtdışı gezisine gönderir, diğeri okula harçlıksız gelir bir sandviç alacak parası bile cebinde yoktur!
İşte o an hem eğitim sistemi hem de vicdanlar sınıfta kalır.
Devletin görevi, öğrenciyi zengin-fakir diye ayırmadan aynı hedefe yürütmektir.
Bugünkü tablo ise eşitsizliğin kurumsallaşmasıdır.
MİLLÎ EĞİTİM’E AÇIK ÇAĞRI
Sayın Bakanlık yöneticileri, bu furyayı artık durdurun. Her okulun “yurt dışı turu” adı altında dövizle iş yapan bir yapıya dönüşmesi, eğitim sistemine zarar veriyor.
Bu turların amacı kültür değil; gösteriş, fotoğraf, statü tatmini haline gelmiş durumda.
MEB, bu tür gezilere dair şeffaf bir kılavuz, izin kriteri, etik kod yayınlamalı.
Aksi takdirde bu “kültür gezileri”, kamu güvenini ve öğretmenlik onurunu yavaş yavaş aşındıracak.
GERÇEK EĞİTİM YURTİÇİNDEDİR!
Kültürün, karakterin, milli bilincin temeli kendi toprağındadır.
Bu ülkenin çocuğu önce Kocatepe’nin rüzgarını, Çanakkale’nin sessizliğini, Anıtkabir’in merdivenlerini görmelidir.
Bunları görmeden Barselona sokaklarında yürüyen bir gencin, gördüğü sadece duvardaki bir grafitidir; anlamı yoktur.
Çocuklarımız önce kendi ülkesini tanımalı, kendi tarihine dokunmalı, kendi kahramanlarını öğrenmelidir. Sonra dünyayı gezsin; ama kendi kimliğiyle, kendi değerleriyle gezsin.
Pasaport taşıyan değil, sorumluluk taşıyan gençler yetiştirmek zorundayız.
Eğitimin yerini turizm alırsa, yarın çocuklarımız ülkesine değil, sadece kendi fotoğraf albümüne sahip olur.
Oysa bu toprakların çocukları fotoğraf karelerinde değil, inançla büyüyen bir hayalin içinde yer almalı. Onların ihtiyacı bir albüm değil, yüreğinde taşıyacağı bir ülke ideali olmalı.
Sizi kalbinizin sahibine emanet ediyorum…