Gerçeğin Peşinde Bir Gazeteci...
Gazetecilik, kimi zaman övgü değil, bedel mesleğidir. Karanlıkta kalmış bilgileri kamuya taşımak, kimi zaman tehditlere, kimi zaman ekonomik baskılara rağmen doğruları savunmak demektir.
İzmir’de son bir yıldır yürütülen TARKEM dosyasında bu cesareti sergileyen isim; araştırmacı gazeteci kardeşim Muhammed Çopur oldu.
Çopur, Kemeraltı ’nın taşına, Salepçioğlu İşhanı’nın duvarına sinmiş sessizliği bozdu.
“Bu kentin hafızası bir şirket bilançosuna sığmaz,” diyerek, tarihi mirasın ticari dönüşümüne dikkat çekti.
Kalemini yalnızca yazmak için değil, kamu vicdanını uyandırmak için kullandı.

Çopur’un aylar süren araştırmalarıyla birlikte Salepçioğlu İşhanı Türkiye gündemine oturdu.
Haberlerinde, TARKEM çevresinde hareket eden bazı grupların İzmir’in tarihi merkezini “Yahudi Açık Hava Kültür Müzesi” konseptiyle yeniden şekillendirmeye çalıştığı, hatta projelerde “İzmir için 2. Kudüs” söylemiyle teopolitik hedeflere hizmet edildiği yönündeki iddiaları gündeme taşıdı.
En sarsıcı ayrıntı ise, TARKEM Genel Kurulu’nun bir sinagogda yapıldığını belgeleriyle ortaya koymasıydı.
Bu bilgi, yalnızca yerel bir haberi değil, Türkiye çapında kamuoyu tartışmasını tetikledi.
Çopur’un iddialarında yer alan uluslararası bağlantılar, yabancı vakıf ilişkileri ve kültürel mirasın ideolojik amaçlarla yönlendirilmesi tartışmaları, devlet kurumlarının da dikkatini çekti.
Nitekim, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından TARKEM’in alt birimlerinden birinin ihalelere katılmaktan men edilmesi, haberlerin kamu yararı açısından ne kadar kritik olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Ne siyasi baskılar, ne ekonomik tehditler bu kararlılığı kıramadı.
Muhammed Çopur, “Bu dosya bir söylenti değil, gerçeğe ulaşma çabasıdır,” diyerek belgeyle konuştu, tanıklarla çalıştı, hiçbir tehdide boyun eğmedi.
TARKEM yöneticilerinin hırsızlıktan mahkûm olduğu davayı sonuna kadar izledi ve kamuoyuna duyurdu.
Bugün bir meslek büyüğü olarak söylüyorum:
Teşekkürler Muhammed.
Eline, yüreğine, onuruna sağlık.
İzmir’de, vatan ve millet adına, basının onurunu yeniden hatırlattın.
Siyasi ve ekonomik baskılara boyun eğmeden, gerçeğin peşini bırakmadığın için;
tehditlere rağmen fikrî takibini sürdürüp yetkililerin dikkatini çekmeyi başardığın için…
Seni gözlerinden öpüyorum kardeşim.
Bu meslek manşetlerle değil, dik duruşla, doğrulukla ve kamu yararına adanmış kalemlerle yaşar.
Demek ki neymiş!
Gerçeği yazmak cesaret ister; Gazeteci sustuğunda karanlık büyür.