Ahmet Orhan
Köşe Yazarı
Ahmet Orhan
 

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ VEYA TÜRK TİPİ BAŞKANLIK SİSTEMİ

Hayata geçişinde bu yana 3 yılı geride bıraktığımız Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi tartışma odağı olmaktan bir türlü çıkamamıştır. Üstelik bu tartışma her geçen gün daha da şiddetlenmektedir. Gelinen nokta itibariyle yeni sistem, kabul görme açısından başlangıca göre daha dezavantajlı durumdadır. Söz konusu Türk tipi başkanlığa muhalif veya şüpheli bakmakta olanların sayısı Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntılı durumun etkisiyle artmakta olduğu bilinen bir gerçektir. Özetlemeye çalıştığımız ihtilafın nedenlerine girmeden bazı hatırlatma, bilgilendirme ve tespitleri yapmak, konunun açıkla kavuşturulması ve bir kanaat oluşturulması bakımından yerinde olacaktır.  Türkiye 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişiklik referandumunda;  —Parlamenter sistemi kaldırıp başkanlık sistemini benimseyerek partili cumhurbaşkanına yürütme yetkisi vermeli mi? —Başbakanlığa son vererek cumhurbaşkanı ile onun atayacağı cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlardan oluşan bir hükümet sistemi benimsemeli mi?  —Hem cumhurbaşkanına hem meclise seçimleri yenileme yetkisi verip ikisinin seçimlerinin birlikte yapılmasını kabul etmeli mi?  —Seçim yaşını 18'e düşürmeli ve milletvekili sayısını 550'den 600'e yükseltmeli mi?  —Mahkemelerin tarafsızlığına anayasada yer vermeli ve HSYK'nın yapısını değiştirmeli mi? Sorularına %51,41 evet diyerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sitemine geçilmesine onay vermiştir. 9 Nisan 2018 tarihinden bu yana uygulanmakta olan yeni sistemin artılarına ve eksilerine geçmeden dünyada uygulanmakta olan demokratik sistemlere kısaca göz atmak yararlı olacaktır. Hükümet sistemlerinin sınıflandırılmasında genellikle, devletin temel kuvvetleri arasındaki ilişki esas alınır.  —Yürütme, Yargı ve Yasama aynı kişi de toplanıyorsa diktatörlük,  —Mecliste toplanıyorsa meclis hükümeti sisteminden bahsedilmektedir.  —Yürütmenin, yasama ile bir biçimiyle ilişki içerisinde olduğu, yasamadaki kimselerin “hem de" yürütme erkinde görev üstlenmesi halinde, parlamenter sistem söz konusudur.  —Bu üç erkin net biçimde ayrılması halinde ise, başkanlık sisteminden bahsedilmektedir.  Burada başkan, maiyetindekiler ile yürütme işlevini ifa etmektedir.   —Bunların ikisinin arasında bir yerde duran sisteme yani başkanlık sistemi ile parlamenter sistemin bazı unsurlarını birleştiren sisteme de yarı başkanlık hükümeti sistemi denmektedir. Bugün itibariyle uygulamakta olduğumuz hükümet sistemi kategorik olarak Başkanlık Sistemi olmakla birlikte bazı önemli noktalar itibariyle farklılıklar içermektedir. Bizim sistemimizde 5 yıl süreyle doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı şahsen hükümettir.  Birlikte çalıştığı bakanlar, Cumhurbaşkanının mutlak yetkisinde, kendisine karşı sorumluluk taşıyan özel mesai arkadaşlarından öte anlam taşımamaktadır. Atanmalarında, görevden azil veya istifa noktasında tek yetki ve onay makamı Cumhurbaşkanından başka makam veya kurum değildir. Bu nedenle bakanlar göreve başlarken olduğu gibi görevden ayrılırken de yalnızca Cumhurbaşkanına bağlılıklarını ortaya koymaktadırlar. Huzurda yemin dışında TBMM’ye kendilerini beğendirmek veya onay almaları söz konusu değildir. Bu durumun gereği olarak da TBMM’de milletvekillerine en azından saygı göstermeye bile lüzum hissetmezler. Türk milleti tarafından seçilmiş olan milletvekillerine bakanların reva gördüğü bu davranışlar elbette son derece rencide edici olduğu kadar demokrasimiz için de olumsuzdur. Cumhurbaşkanlığı makamının pratikte TBMM tarafından denetime tabi tutulması neredeyse imkansız gibidir. Yürütme makamının ihtiyaç duyacağı hukuki zemini yasalar yerine geniş kararname yetkisiyle oluşturması daha kolaydır, çoğu zaman meclisin desteğine ihtiyaç duyulmaz. Yasa gereği Cumhurbaşkanı TBMM’ye karşı adeta sorumsuz ve 5 yıl süreyle mutlak hakim konumundadır. —Cumhurbaşkanının yasamayla sorunlu ilişkisi kadar yargıyla da alakalı olarak konumu tartışmalıdır. —Bir diğer tartışmalı husus ise Cumhurbaşkanı yardımcısının halk tarafından seçilmeden Cumhurbaşkanı tarafından atanmış bir bürokrat olmasıdır. Cumhurbaşkanının yurt dışı seyahat veya hastalık vs. nedenlerle geçici veya kalıcı olarak boşalması durumunda makama vekalet edecek olan atanmış bir bürokrat olacak olması demokrasinin ruhuna tamamen aykırıdır.  Netice olarak pratikte denetim dışında kalan böyle bir hükümet sisteminin adı demokrasi değil, olsa olsa “belli süreli mutlakıyet” olmalıdır. Ortaya çıkan bu mahsurların ve daha fazlasının giderilmesi için acil olarak geliştirmeler yapılmalıdır. Sistemin iyileştirilmesinde başlangıç olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin; İki başkan yardımcısı tayin edilmesi ve başkan yardımcılarının da halk tarafından seçilmesi  Merkez Bankası'nın anayasal bir kuruluş hâline getirilmesi,  Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun yerine Yüksek Yargı Kurulu adında yeni bir organ oluşturulması,  Uluslararası anlaşmaları sona erdirme yetkisinin TBMM'ye verilmesini de içerin bir değişiklik teklifi üzerinde çalışmaya değerdir.  İhtiyaç duyulan geliştirmeler yapılamazsa her geçen gün mevcut hükümet sistemine karşı olanların ve her türlü sakıncasına rağmen parlamenter sisteme dönüş isteyenlerin sayısı hızlanarak artacaktır. Böyle bir durumda ise yıllardır hayali kurulan başkanlık sistemi başarısız olarak, ölü doğan bir uygulama olacaktır.
Ekleme Tarihi: 31 Ocak 2022 - Pazartesi

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ VEYA TÜRK TİPİ BAŞKANLIK SİSTEMİ

Hayata geçişinde bu yana 3 yılı geride bıraktığımız Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi tartışma odağı olmaktan bir türlü çıkamamıştır.
Üstelik bu tartışma her geçen gün daha da şiddetlenmektedir.

Gelinen nokta itibariyle yeni sistem, kabul görme açısından başlangıca göre daha dezavantajlı durumdadır.
Söz konusu Türk tipi başkanlığa muhalif veya şüpheli bakmakta olanların sayısı Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntılı durumun etkisiyle artmakta olduğu bilinen bir gerçektir.

Özetlemeye çalıştığımız ihtilafın nedenlerine girmeden bazı hatırlatma, bilgilendirme ve tespitleri yapmak, konunun açıkla kavuşturulması ve bir kanaat oluşturulması bakımından yerinde olacaktır. 
Türkiye 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişiklik referandumunda; 

—Parlamenter sistemi kaldırıp başkanlık sistemini benimseyerek partili cumhurbaşkanına yürütme yetkisi vermeli mi?
—Başbakanlığa son vererek cumhurbaşkanı ile onun atayacağı cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlardan oluşan bir hükümet sistemi benimsemeli mi? 
—Hem cumhurbaşkanına hem meclise seçimleri yenileme yetkisi verip ikisinin seçimlerinin birlikte yapılmasını kabul etmeli mi? 
—Seçim yaşını 18'e düşürmeli ve milletvekili sayısını 550'den 600'e yükseltmeli mi? 
—Mahkemelerin tarafsızlığına anayasada yer vermeli ve HSYK'nın yapısını değiştirmeli mi?

Sorularına %51,41 evet diyerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sitemine geçilmesine onay vermiştir.
9 Nisan 2018 tarihinden bu yana uygulanmakta olan yeni sistemin artılarına ve eksilerine geçmeden dünyada uygulanmakta olan demokratik sistemlere kısaca göz atmak yararlı olacaktır.
Hükümet sistemlerinin sınıflandırılmasında genellikle, devletin temel kuvvetleri arasındaki ilişki esas alınır. 

—Yürütme, Yargı ve Yasama aynı kişi de toplanıyorsa diktatörlük, 
—Mecliste toplanıyorsa meclis hükümeti sisteminden bahsedilmektedir. 
—Yürütmenin, yasama ile bir biçimiyle ilişki içerisinde olduğu, yasamadaki kimselerin “hem de" yürütme erkinde görev üstlenmesi halinde, parlamenter sistem söz konusudur. 
—Bu üç erkin net biçimde ayrılması halinde ise, başkanlık sisteminden bahsedilmektedir. 
Burada başkan, maiyetindekiler ile yürütme işlevini ifa etmektedir. 
 —Bunların ikisinin arasında bir yerde duran sisteme yani başkanlık sistemi ile parlamenter sistemin bazı unsurlarını birleştiren sisteme de yarı başkanlık hükümeti sistemi denmektedir.
Bugün itibariyle uygulamakta olduğumuz hükümet sistemi kategorik olarak Başkanlık Sistemi olmakla birlikte bazı önemli noktalar itibariyle farklılıklar içermektedir.
Bizim sistemimizde 5 yıl süreyle doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı şahsen hükümettir. 

Birlikte çalıştığı bakanlar, Cumhurbaşkanının mutlak yetkisinde, kendisine karşı sorumluluk taşıyan özel mesai arkadaşlarından öte anlam taşımamaktadır.
Atanmalarında, görevden azil veya istifa noktasında tek yetki ve onay makamı Cumhurbaşkanından başka makam veya kurum değildir.
Bu nedenle bakanlar göreve başlarken olduğu gibi görevden ayrılırken de yalnızca Cumhurbaşkanına bağlılıklarını ortaya koymaktadırlar.
Huzurda yemin dışında TBMM’ye kendilerini beğendirmek veya onay almaları söz konusu değildir.
Bu durumun gereği olarak da TBMM’de milletvekillerine en azından saygı göstermeye bile lüzum hissetmezler.

Türk milleti tarafından seçilmiş olan milletvekillerine bakanların reva gördüğü bu davranışlar elbette son derece rencide edici olduğu kadar demokrasimiz için de olumsuzdur.
Cumhurbaşkanlığı makamının pratikte TBMM tarafından denetime tabi tutulması neredeyse imkansız gibidir.
Yürütme makamının ihtiyaç duyacağı hukuki zemini yasalar yerine geniş kararname yetkisiyle oluşturması daha kolaydır, çoğu zaman meclisin desteğine ihtiyaç duyulmaz.
Yasa gereği Cumhurbaşkanı TBMM’ye karşı adeta sorumsuz ve 5 yıl süreyle mutlak hakim konumundadır.

—Cumhurbaşkanının yasamayla sorunlu ilişkisi kadar yargıyla da alakalı olarak konumu tartışmalıdır.
—Bir diğer tartışmalı husus ise Cumhurbaşkanı yardımcısının halk tarafından seçilmeden Cumhurbaşkanı tarafından atanmış bir bürokrat olmasıdır.
Cumhurbaşkanının yurt dışı seyahat veya hastalık vs. nedenlerle geçici veya kalıcı olarak boşalması durumunda makama vekalet edecek olan atanmış bir bürokrat olacak olması demokrasinin ruhuna tamamen aykırıdır. 
Netice olarak pratikte denetim dışında kalan böyle bir hükümet sisteminin adı demokrasi değil, olsa olsa “belli süreli mutlakıyet” olmalıdır.
Ortaya çıkan bu mahsurların ve daha fazlasının giderilmesi için acil olarak geliştirmeler yapılmalıdır.

Sistemin iyileştirilmesinde başlangıç olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin;
İki başkan yardımcısı tayin edilmesi ve başkan yardımcılarının da halk tarafından seçilmesi 
Merkez Bankası'nın anayasal bir kuruluş hâline getirilmesi, 
Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun yerine Yüksek Yargı Kurulu adında yeni bir organ oluşturulması, 
Uluslararası anlaşmaları sona erdirme yetkisinin TBMM'ye verilmesini de içerin bir değişiklik teklifi üzerinde çalışmaya değerdir. 
İhtiyaç duyulan geliştirmeler yapılamazsa her geçen gün mevcut hükümet sistemine karşı olanların ve her türlü sakıncasına rağmen parlamenter sisteme dönüş isteyenlerin sayısı hızlanarak artacaktır.
Böyle bir durumda ise yıllardır hayali kurulan başkanlık sistemi başarısız olarak, ölü doğan bir uygulama olacaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve temizellergazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.