9 EYLÜL: BİR ŞEHRİN DEĞİL, BİR MİLLETİN YENİDEN DOĞUŞU…

9 EYLÜL: TOPRAĞA GÖMÜLEN ESARET ZİNCİRİ

Her şehrin bir tarihi vardır, ama bazı şehirlerin tarihi sadece kendine ait değildir. İşte İzmir, işte 9 Eylül… Bu tarih sadece güzel İzmir’in değil, Anadolu’nun her karış toprağında umutla bekleyen bir milletin yeniden doğuşudur.

İzmir’in dağlarında açan çiçek, sadece bir tabiat mucizesi değil, emperyalizme karşı verilen mücadelenin sembolüdür. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emriyle başlayan o büyük yürüyüş, 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’in sokaklarında yankılandı. Ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

9 Eylül’de İzmir sadece düşmandan kurtulmadı. Türk milleti, esaret zincirlerini toprağa gömdü. Umutsuzluk yerini kararlılığa, yorgunluk yerini dirilişe bıraktı. Bu yüzden 9 Eylül bir var oluşun, bir milletin “Ben de varım!” deyişinin tarihidir.

Bugün İzmir’in kordonda yürürken, sadece denizin kokusunu değil; geçmişin direnişini, geleceğin sorumluluğunu da soluruz. Her dalga, bize bir şeyi fısıldar: "Bu topraklar kolay kazanılmadı!"

O yüzden 9 Eylül, sadece bir kutlama günü değil, bir hatırlama günüdür. Hatırlamak; kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi bilmek demektir. Eğer bunu unutursak, sadece tarihi değil, karakterimizi de yitiririz.

İzmir’in dağlarında çiçekler açmaya devam ediyor. Yeter ki biz, o çiçekleri sulayan şehitlerimizi unutmayalım.

Ne mutlu 9 Eylül’ü yüreğinde hissedene...
Ne mutlu İzmir’i sadece bir şehir değil, bir sembol olarak görene...